3 Ağustos 2018 Cuma

Senden daha güzel.....



Londra’dan herkese selamlar !
Dün itibariyle adımımızı attık buraya.. Beş günlük kısa bir ziyaret.   ‘İngilizce öğrenmek isteyenler’  başlıklı yazımı okuyanlar daha önce buraya neden ve nasıl geldiğimi  iyi bilir.
Bu sefer sorun olmadı millet!  gayet emin adımlarla çıktım hava alanından…

Gelişimizdeki amaç hem biraz turlamak hem de iki aydır dil kursu gören kuzenimi ziyaret etmekti, bu nedenle halamla birlikte geldik

Kalacağımız yere vardık ve bavulları bırakıp vurduk kendimizi yollara.

Londra güzel şehir arkadaşlar ancak burada yemek olayı biz Türkler için biraz sorun hatta sadece burada da değil tüm gavur memleketlerinde aynı.  Her yerde oturup yiyemiyorsun malum domuz eti tüketiyorlar. Ancak açta kalmıyorsun tavuk, balık ve farklı alternatiflerinde var.  
Buraya ilk gelişimizde uzun kalacağımız için ne bulduysam stoklamıştım bavula.  Kuru fasulyeden tut sucuğuna kadar.. Gerçi burada da kuru fasulye yapıyorlar ancak İngilizler onu kahvaltı menüsünde yiyor, çok şaşırmıştım.  Ayrıca zeytin, çok çeşit peynir ve reçelleri de var ama gözünü seveyim bizim pişilerin, peynirlerin, yağların, balların, kaymakların ve mis gibi çayın. Türk mutfağı harbiden aşmış olayı!  Geçenlerde bir yazı okudum ‘Tük mutfağı sağlıksız’ falan demiş biri ancak  eğer yemesini ve sağlıklı beslenmesini bilmiyorsan dünyanın neresine gidersen git sağlık sorunları peşini zaten bırakmaz.  Buna sebep mutfak değil, irade! Avrupa mutfağı daha sağlıklıymış! o zaman sormazlar mı adama ; hamurdan yapılan pizzalar, makarnalar, hamburgerler, çörekler, üç öğün yenilen patates kızartmaları ve yanında su gibi içilen biralar… Bunlar mı sağlıklı ?

Neyse, kaldığım yerden devam edeyim;  İngilizlerin meşhur Fish and Chips diye bir yiyecekleri var,  kızarmış levrek ve yanında özel soslu kızarmış patates ile servis ediliyor.  Eğer bir gün rastlarsanız deneyin mutlaka.  Bu arada Türkiye’de de yapılıyor haberiniz olsun ;) Ancak baştan söyleyeyim bizim   Adana, Urfa, beyti ve çökertme kebabının yanından geçemez!,  bana göre biri süper lig diğeri amatör lig gibi.  

Bu kadar yemek muhabbeti yeter, diğer konulara da kısaca bakalım.  

İngilizler gayet kibar ve yardımsever insanlar öyle söylendiği gibi soğuk nevale falan değiller.  Acayip saygılılar birbirlerine ve gerçekten bu yönlerini seviyorum.  Elin gavuru bile o kadar kibar yaklaşıyor ki sana Kırım kırım kırıldık. Bünye alışık değil tabi! 

Londra’da hemen her caddede tiyatro salonu ve opera  binasına rastlamanız çok normal sanata düşkün ve saygılılar.  

Burada park bahçe alanları çok güzel ve çok geniş. Hyde Park, Green Park, St. James Park, Richmond Park  ve Regent park benim gezdiklerim. Alabildiğine yeşil zemin ve ağaçlarla dolu. İnsanlar sere serpe yatmış yerlere. Kitap okuyanlar, sohbet edenler, top oynayanlar ne ararsan var. Kafa dinlemek için gerçekten mükemmel.  Gözüm çok aradı mangal dumanını, atletli amcaları, yerlere atılmış çöpleri ve çalıların arasına işeyenleri ancak bir tane bile olmaz mı ? Vallahi yoktu .. 
Parktaki sincapları beslemek de ayrı bir zevk. Benim küçük oğlanı besler gibi eline tutuşturuyorsun bisküviyi kıt kıt yiyor. Gayet mutlu mesut takılıyor hayvanlar.. Darısı bizimkilere .

Ulaşım kolay, metro ağı çok geniş.

Bir de London Eye denilen kocaman bir dönme dolapları var,  her kabini 20-25 kişi falan alıyor toplamda 32 kabinden oluşuyor dolap. Çamurlu derenin üstüne yapmış adamlar aleti, metrelerce kuyruk var manzara izlemek için. Biz de binmiştik üç sene önce falan . Ancak benim İstanbul’umun boğazına çok daha güzel yakışır o dolap.
Olurda bir gün yolunuz buraya düşerse Big Ben, Londra köprüsü, Madame Tussauds, Greenwich, Oxford Circus, British Museum, Buckingham Sarayı gibi yerleri de mutlaka görün! Görmeden geldik demeyin, ayıplarlar!

Ve son olarak her nerede olursam olayım hiç fark etmez yurduma sesleniyorum;

Kimseyi görmedim ben 
senden daha güzel, 
kimseyi tanımadım ben 
senden daha özel. 

Hadi eyvallah ! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder